#FahişyemeğeBoykot: Haklı Protesto
#FahişyemeğeBoykot! Son zamanlarda gördüğüm en haklı haykırış. Ne zaman bir yere yemek yemeye, kahve içmeye çıksam aklıma gelen olaydır. Her seferinde ” yeter artık dışarı çıkmayacağım” diye düşünüp, ” Amaan zaten kırk yılın başında çıkıyorum” diyip fahiş fiyattan yemeğimi yer kahvemi içer evime giderim. Biliyorum benim gibi düşünen milyonlar var. Herkesin aklından geçen protestoyu sağ olsun İris Cibre başlattı. Artık fiyatları enflasyonla, artan maliyetlerle, onunla bununla anlatmanın bir gereği yok. Bu yazımızda bu protestonun neden haklı olduğunu, Avrupa’dan daha pahalıya nasıl yemek yediğimizi, gerçekten fahiş fiyat uygulayan mekanların bu davranışlarını ele alacağız. Uzun bir yazı olacak o yüzden çayınızı kahvenizi alın ve başlayalım.
Geçtiğimiz hafta en çok konuştuğumuz olay İzmir Milletvekili Şebnem BURSALI’nın Monaco Yat limanında yediği ve sosyal medya platformu instagramda paylaştığı yengeç fotoğrafına uygulanan linci gördüğümde, yemek paylaşmanın ayıp olması bir yana lincin bir tarafının Ak Parti içindeki belli bir grup olduğunu görünce yalan yok ben Şebnem Hanım’ın yanında konumlandım.
Ne var bunda kadın vekil, bayram tatilinde yurt dışına çıkmış yengeç yiyor diye düşündüm. Benim param olmadığı için yapamadığım bir şeyi zenginlerin veya hali vakti yerinde olanları Monaca’da bir yengeç yemeleri beni ilgilendiren bir durum değildi ki. Ancak olay çok başka yerlere çekildi.
“Ekonomik durum bu kadar kötüyken neden bir milletvekili YCM (Yatch Club de Monaco) gidip yengeç yer”, ” Mağdur edebiyatı yapılıp nasıl yurtdışılar da gezerler?” diye bir sürü eleştirildi Şebnem Bursalı. Bu eleştirilerde bulunanlar evet hakılılardı ancak bu kadar linçleyecek bir durumda göremiyordum. Abartıldı dedim geçtim. Benim ilgimi çeken olay ise YMC’de bulunan restoranttaki fiyatlar oldu. Avrupa’nın en prestijli mekanında yemek yiyorsunuz ama menüdeki en pahalı fiyata sahip yemek 90 €. Yani 90 birim. Kulübün üyeleri arasında Bourbon – İki Sicilya hanedanından Charles, İsveç konsolosu ve Monako Kralı danışmanı Patricia Husson, bir çok siyasetçi, iş insanı, sporcu ve sanatçı var.
Yani belki de Avrupa da gidip gidebileceğiniz en klas restorantlardan birisinde ödeyebileceğiniz ücret belli. Ben bu menüyü görünce kendimi önemli birisi bile zannettim. “E ben zaten bu fiyatlara yemek yiyorum” diye düşündüm. Ben yalnız değilim değerli okurlar sizde benim gibi sicilya kralıyla eşit sayılırsınız. Ankara Kızılay’da bir soslu dürüm SSK yeseniz zaten 500’lük oluyorsunuz. Adam akıllı bir kebap yiyeyim deseniz oldunuz 700’lük…
Peki Bu Duruma Nasıl Geldik?
Yazının başında enflasyon, artan döviz kurları ve bunlara bağlı olarak yaşanan maliyet artışları bir noktaya kadar fiyatları artıran şeylerden biriydi ancak bir yerlerde link koptu. Duayen fikir insanı Hakan Ural bile iki porsiyon dönere 1370 ₺ verince isyan etti.
Hakan Ural’a katılmamak elde değil. Bu nasıl bir maliyettir. Bu nasıl bir enflasyondur ki iki posiyon döner olmuş 1370₺. İroni yapmıyorum ve Hakan Ural’a katılıyorum. #FahişyemeğeBoykot derken gerçekten insanların haklı bir sebebi var.
Bir de üstüne bayram tatiliyle birlikte yurtdışına gidenlerin sosyal medyada fiyatları paylaşmasıyla ortalık iyice karıştı. Napoli’de pizza yiyorsunuz Ankara’dan daha ucuz. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Bayram tatilinde Türkiye’de kalıp birde bir yerlere gitmeyenler de enflasyonun sillesini yiyince anlaşıldı ki bu işte bir terslik var.
İki kurabiye 220 ₺ olur mu değerli arkadaşlar. Çıldırmamak elde değil. Şu tweete bir bakın. El insaf neyin maliyeti, neyin enflayonu bir kurabiyeyi 110 ₺ olabilir. #FahişyemeğeBoykot derken aslında anlatılmak istenen tamda bu.
4.5 milyon kez görüntülenen bu tweete kimse yalandır diyebilir mi? Eminim çoğumuz böyle bir manzarayla onlarca kez karşılaştık. Fiyat algımız kayboldu evet ama artık bunu adı başka bir şey. Serbest ekonomi derken siz neyi anlarsınız bilmiyorum ama bu başka bir şey soygunculuk bu başka bir şey değil. Temel ekonomi yasalarının bile anlamsız hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. Fiyatı artan bir ürüne talebin azalması beklenirken bırakın talep azalmasını belki de fiyatı artıyor. Bunu bilen işletme sahipleri de fiyatları haftadan haftaya artırıyor. Ramazan öncesi bayram öncesi artan fiyatları konuşmayalım mı? Şikayet etmeyelim mi?
Podcastlerini uzun bir süredir takip ettiğim Sevgili Ozan Gündoğdu’da son bölümünde bu konuyu ele almış sabah işe gelirken dinledim sanki oturduk muhabbet ediyoruz. Bayram tatilinde eşiyle bir seyahat çıkmış kendi deyimiyle “Enflasyon dayağını” yemiş. Kesinlikle bütün söylediklerine katılıyorum. Ancak bölümün en dikkat çekici kısmı kesinlikle artan fiyatlara rağmen talebin düşmemesi, mekanların tabiri caizse lebalep dolu olması. FahişyemeğeBoykot etiketinden sonra eğer bu boykot başarılı olursa fiyatlarda düşüş olacak mı hep beraber göreceğiz.
Gerçekten de seçim sürecinde halkın bir bölümünün ağzına pelesenk olduğu, “Ekonomik kriz varsa, bu mekanlar nasıl dolu?” sözü ne kadar doğruyu yansıtıyor. Yani fiyatlar artarken neden biz dışarda yemek yemeğe devam ediyoruz. İnsanlar yarı fiyatına evde yemek yiyeceğine neden dışarıda yemek yemeye devam ediyor?
Aslında bu konu biraz bizim sosyal medya ile tanışmamızdan sonra gerçekleşmeye başlayan bir olgu. Daha önce yine blogumda bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım. “İnstagram bizi nasıl kötü bir turist yaptı?” diye sormuştuk. Cevap basit: Gösterişli Olmak istiyoruz! Trendtopıc’de de bu konu yeme içme üzerinden alınmış ve ilk defa duyduğum bir kavramı bana öğretti. “Gösterişçi Tüketim”. Bu kavram aslında bize satın alma ve tüketim davranışlarımız arasında ki bağlantıyı tamamlayan bir kavram.
Gösterişçi Tüketim Nedir?
“Gösterişçi tüketim, o tüketimi gerçekleştiren kişinin çevresinde takdir edilmesi, beğenilmesi ve diğer kişilerin buna özendirilmesi üzerine kurulmuş bir tüketim şeklidir.”
Açın sosyal medyalarınızı, tatilde üst üste hikaye atanlar mı dersiniz, yediği yemeğin fotoğrafını atanlar mı dersiniz? Bayramda benim gibi evde olanlar tabi eşlerinden biraz trip yemektende de kurtulamadılar. Bütün Türkiye tatilde sadece biz evdeyiz gibi hanımdan yediğim tribi size anlatamam. İşin şakası bir yana her anımız sosyal medya ile geçtiği için insanlar, dışarı çıkmayı ve dışarıda olduğunu birilerine göstermek istiyor. E bir de bugün yapmasak yarın daha pahalıya yiyeceğiz diyip koy verenlerde yok değil.
İşte tamda bu yüzden her türlü müşteri bulabileceğini düşünen işletme sahipleri de istedikleri fiyatları koymaya başladılar. Enflasyon ve maliyet artışı bir yana artık hiç bir temele dayanmayan fiyat artışlarının sebebi tüketimde azalma olmaması ve sen gitmesen ben gitmesem birilerinin dışarı çıkıp kahveye 100 lira bir kurabiyeye 110 tl verecek olmasıdır. Avrupa’dan daha pahalı yemek yememizin sebebini anladığınızı düşünüyorum.
Şimdi gelelim böyle bir boykotun gerçekten işe yarayıp yaramayacağına..
#FahişyemeğeBoykot İşe Yarar mı?
#FahişyemeğeBoykot’u dün X’de görünce neyin boykot edildiğini ilk başta anlamadım. Ancak biraz aşağıları inince (trollerden kurtulunca) boykotun oldukça mantıklı olduğunu ve bir çok insanın buna katılmaya karar verdiğini görünce bende bireysel olarak katılmaya karar verdim.
İnsanların bireysel olarak iki gün fahiş fiyat protestosu fiyatların düşmesini sağlamaz ama bir farkındalık oluşturabilir. #FahişyemeğeBoykot sosyal medyanın gücünü görmemiz açısından oldukça önemli bir adım olacak.
Ancak ben bu boykotu kendi içimde bazı kısıtlamalara gitmeye karar verdim. Topyekun bir savaştansa işini doğru yapan işletmeleri hariç tutacağım. Onları cezalandırmanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Yine de boykota katılacak kişilerin her kararına da saygılı olduğumu belirteyim.
Sonuç olarak; geçtiğimiz yıllarda gönül rahatlığıyla gidip yemek yediğimiz mekanlara artık gidemez, şöyle güzel, felekten bir gece çalamaz olduk. Bunun sebebi kimilerine göre enflasyon, kimlerine göre ise esnafın daha fazla para kazanma hırsıydı. Fahiş fiyat ise zaman zaman gündemimize gelen bir olguydu. Farklı yerlerde farklı fiyatlara alışmıştık ama artık neredeyse artık her yer pahalı. Bir de üstüne Avrupa’ya gidenlerin oradan paylaştıkları yemek fiyatları bu işin tuzu biberi olmuştu. Monaco’da yiyeceğiniz bir kuzu etine, İstanbul’da da üç aşağı beş yukarı nasıl aynı parayı verebilirdik? Üstelik Monaco’da bu eti lüks bir restoranda ve 3 yıldızlı Michelin restoranda yiyebilirken, biz orta halli bir mekanda ancak yiyebiliyoruz.
#FahişyemeğeBoykot etiketinn ne kadar işe yarayacağını hep birlikte göreceğiz. İşletme sahiplerinin insafına kalmış tüketiciler olarak en doğal hakkımızı yerine getirmeli ve bir farkındalık yaratmalıyız. Sizce #FahişyemeğeBoykot işe yarayacak mı?